Hepimizin endişesi aynı aslında; en değerlimiz çocuklarımıza mutlu ve sağlıklı bir gelecek vermek. Söz konusu sağlık olunca çocuklar için yapabileceğimiz en önemli şey de onlara sağlıklı bir beslenme alışkanlığı kazandırmak. Peki ama nasıl? Herkesin amacı aynı iken uygulanan yöntemler çok farklı olabiliyor. O zaman konuya biraz da onların gözünden bakmayı deneyelim mi? Bakalım onlar ne istiyor, ne hissediyor…
Erken çocukluk dediğimiz dönem oyun çağı (1-3 yaş) ve okul öncesi (3-6 yaş) olmak üzere ikiye ayrılıyor. Oyun çağı döneminde çocuk neredeyse tamamen aileden, aile büyükleri ve/varsa bakıcıdan etkilenir. Okul öncesi dönemde ise devreye okul arkadaşları ve öğretmen girer. Buradan bakınca, bu çember içinde yer alan kişilerin olumlu birer rol model olmaları çok önemli. Anne ve babanın sağlıklı bir örnek teşkil etmesi şart ama tabii ki herkesi kontrol edebilmemiz mümkün olmadığı için de çocuğumuza kendi doğrularını öğretip içselleştirmesini başarırsak, olumsuz örneklerden daha az etkilenmesini sağlayabiliriz.
Öncelikle bu yaş grubunun beslenme davranışları incelendiğinde her çocuğun birbirinden farklı yeme davranışlarına sahip olduğunu, bununla birlikte bir çoğunun da ortak davranışlar sergileyebildiğini görüyoruz. Kendi çocuğumuzun davranışlarını gözlemleyerek ona uygun çözümler üretmek en doğrusu olacaktır.
Okul Öncesi Çocukların Beslenme Davranışları
- Besinleri karışık olarak tüketmekten hoşlanmazlar.
- Genellikle seçicilerdir, her besini iştahla yemezler.
- Sevdikleri/sevmedikleri besinler zamanla değişebilir. Asla yemez dediğiniz şeyleri bir anda yemeye başlayabilir, çok sevdiği besinlerden de zaman zaman uzaklaşabilirler.
- Aileye veya çevreye duydukları tepkiyi yemek yemeyerek dile getirirler.
Beslenme: Fiziksel sağlık & Duygusal sağlık
Sağlıklı beslenmeye vücudun büyüme, gelişme ve günlük işlevlerinin sürekliliğinin sağlanması için gerekli olan besin ögelerinin yeterli miktarlarda alınmasıdır. Özellikle çocukların büyüme ve gelişmeleri çok hızlı devam ediyor olduğu için yeterli ve dengeli beslenme daha da önem kazanmaktadır ve “fiziksel sağlık” için bu ihtiyaçların karşılanması şarttır.
Sağlıklı beslenmenin bir de diğer tarafı var ki orayı görmezsek büyük resmi kaçırmış oluruz: “Duygusal sağlık”. Çocuğumuzun sağlıklı beslenmesini sağlamak adına uyguladığımız yöntemler, onun duygusal gelişimini de destekler nitelikte olmalı. Onunla inatlaşmadan, onu zorlamadan, baskı altına almadan yönlendirmek en doğrusu olacaktır.
Aile Sofrası: Yemek yeme alışkanlıklarının ilk şekillenmeye başladığı ortamdır. Bu masanın neşeli, keyifli, stresten ve tartışmalardan uzak, çocuğun kendini mutlu ve güvende hissettiği bir ortam olması çok önemli. Yemek saatinde televizyon kapalı olmalı, çok acil bir durum olmadıkça yemekte telefonla konuşulmamalı. Çocuk yemeğini kendi yemeli, ilgisini çekecek sohbetlerle masada kalma isteği artırılmalıdır.
“Çok yemek seçiyor”: Bu yaş grubu biraz fazla besin seçiyor olabilir, çocuğun yemek istemediği besinler konusunda çok ısrarcı olunmamalı ama bu besinlere sofrada yer vererek sizlerin yemenizi gözlemlemesine izin verilmelidir. Farklı pişirme yöntemleri denenerek daha geniş bir damak tadı oluşması desteklemelidir.
Ödül? Ceza?
Çocuk gelişiminde ödül/ceza yöntemi tartışılmaya devam etmekle birlikte, konu beslenme olduğunda bu konuda çok net konuşabiliriz: Hiçbir besin ödül veya ceza aracı olarak kullanılmamalıdır. Küçük çocuklar faklı besinlere karşı ilk başlarda isteksiz olsalar da her konuda olduğu gibi bu konuda da oldukça meraklıdırlar. Önemli olan isteksizlik kısmın fazla pekiştirmeden merakı ön plana çıkarmak.
Örneğin ıspanakla tanışan bir çocuk yemeyi reddettiğinde “Ispanağını yemezsen parka gitmiyoruz” şeklindeki yaklaşım daha ilk tanışmada ıspanak ile ilgili olumsuz bir algı oluşturacaktır. “Ispanak sevilecek bir şey değil, mecburen yenir”. Bunun diğer versiyonu da “ıspanağını yersen çikolata var” yaklaşımıdır. Ki bu daha da fena; bir taraftan ıspanağı yererken diğer taraftan da çikolatayı göklere çıkarmış oluyoruz: “çikolataya ulaşabilmek için ıspanağı yemek zorundayım”. Bunların yerine ısrarcı davranmamak ama sonraki günlerde sizi (ya da sevdiği aile büyüklerini) ıspanağı severek yediğini gözlemlemesine fırsat vermek ıspanağı sevme ihtimalini doğuracaktır:)
Bu nedenle, beslenme konusunda ödül/ceza gibi anlık çözüm sağlayan yaklaşımlar yerine, daha uzun vadede kalıcı sonuçlar hedeflenmeli. Tıpkı yetişkinlerde olduğu gibi çocukların da damak tadı vardır ve her çocuk her şeyi yemek zorunda değildir. Bizim yapmamız gereken onun her besin grubundan birkaç çeşit tüketebilmesini sağlayarak olabildiğince geniş bir besin çeşitliliği sağlamaktır.
Paketli Gıdalar?
Günümüzde paketli gıdaların içeriğindeki katkı maddeleri, şeker, fazla tuz gibi içeriklerin çocukların sağlığında yaratacağı olumsuz etkileri bilmeyen ebeveyn yoktur. Önemli olan bu gıdalara karşı çocuğun tutumunu şekillendirmek. Örneğin herhangi bir gıda ile ilgili “yasak” kelimesini hayatımızdan çıkarmalıyız. Çocuklar için de yetişkinler için de yasak olan bir besin her zaman çekici olmuştur. Biz yetişkinler bile zararlı olduğunu bilmemize rağmen bu çekiciliğe kapılabiliyorsak çocuklardan aksini beklememiz haksızlık olur. Peki nasıl savaşacağız bu dev endüstri ile:)?
“Yasak” kelimesini kullanmaktan vazgeçtikten sonraki adım eve paketli gıda almamak olmalı. Eve almıyor olmamız yasak koyduğumuz anlamına gelmiyor. Çok canı istediğinde birlikte markete gidip “1 tane” alınabilir. Ama her istediğinde evde, elinin altında bulunmamalı.
Paketli gıdaların zararları ile ilgili anlayabileceği şekilde basit açıklamalar yapılmalı. Onun yemesini istemediğiniz şeyleri siz de yemeyin. Elbette etrafında bunları tüketen bir sürü çocuk/yetişkin görecektir ama okul öncesi çocuklar öncelikli olarak anne ve babalarını rol model alırlar. Her konuda olduğu gibi anne ve babanın bu konuda da ortak ve net bir tutum sergilemesi çocuğun kafasında daha net bir davranış modeli oluşturacaktır.
Uzm.Dyt.Hatice İLKHAN